anlak.com

Çalışma kültürü

, Friday, 9 September 2011
Burada study dedikleri bir kavram var. Öğrencilerin gidip birlikte çalışabilecekleri ortak çalışma alanlarına verilen isim study. Örnek cümle içinde kullanımı: "Madem öyle yemekten sonra study'ye gideriz". Kütüphane'nin giriş katında ayrı bir bölümde büyük bir study var, bir de benim gördüğüm bölüm binalarının içerisinde de küçük küçük study'ler var.

Eski laptopum çok külüstür olduğundan fişe takılmadan çalışmıyor, bir keresinde acil laptop açıp internete bağlanmam gerekti, o zamanlar da bi lab'da çalışmadığım için mekansızım, kütüphaneye girip kurulmak zor geldiğinden bölümdeki study'ye giriverdim.


İçerisi öğrenci evi bozması bir oda, ortada masalar sandalyeler, duvar diplerinde çiçek desenli, kirli kanepeler, boş duvarlar. Buraya ne zaman baksam içeride insanlar görüyordum, merak da ediyordum. Bir yanda uzay mekiği üzerine konuşan ufak bir grup var. Diğer tarafta tıkır tıkır kod yazıp ödev yapan çömezler. O sırada muhtemelen sınavı olduğu için bir gün önceden uyumamış her bölümün olmazsa olmazı bıyıklı kel, benden dahi yaşlı gösteren bi öğrenci geldi kanepelerden birine uzandı uyumaya başladı.

Study'ler sadece ders çalışma alanları olmaktan çıkmış, öğrencilerin sosyalleştiği alanlar haline de gelmiş, ki bu acayip sevindirici. Çünkü çalışmayı inanılmaz teşvik ediyor, içeriye girince hem çalışıyorsunuz hem eğleniyorsunuz. Bir nevi garaj bu study'ler. Study'lerin dışında bölümün içerisinde de benzer bir anlayış var, bölüm binasının girişindeki koltuklarda da her daim çalışan, muhabbet eden öğrenciler var.

Study'ler sadece bir örnek. Boğaziçi Üniversitesinde her alanda çalışmaya teşvik ediliyorsunuz ve bu zorlama olarak değil bir yaşam biçimi olarak hayatınıza nüfuz etmeye başlıyor. İTÜ ile gördüğüm en büyük fark bu herhalde, İTÜ'de çevre koşulları sizi bir yöne itmiyordu, bireysel çabalarınızla ayakta tutmalıydınız çalışma kültürünüzü. Başka bir deyişle kendinize ya da başkasına faydalı olmanızı sağlayacak maddi ve manevi koşullar sağlanmıyordu. Benim zamanında olduğum gibi, çalışmaya niyetiniz yoksa gayet tembel bir öğrenci olarak hayatta kalabiliyordunuz. Bunun İTÜ'de gerçekleşmemesinin nedeninin maddi olduğunu da zannettmiyorum, benzer fiziksel ortamlar yaratmanın maliyeti çok değil (çirkin masa ve sandalye neticede).

Boğaziçi Üniversitesi, hadi genellemeyeyim, Bilgisayar Mühendisliği bölümü bu şekilde bir çalışma kültürü oluşturduğu için çok doğru yapmış. Bu kadar ünlü olmasının altında bu kültürün önemli payı var (geldiğimden bu yana ününü de hakettiğini gördüm, o da ayrı). Bu kültür sayesinde güncel kalabiliyor, başarılı işler ortaya koyuyor ve bu iyi niteliklerin insanlar arasında yayılmasını sağlıyor.

Fotoğraf: Cliff http://www.flickr.com/photos/nostri-imago/2866399803/

2 comments:

  1. Ülkemizde insanların içindeki gerçek potansiyeli ortaya çıkarması açısından Çalışma kültürünün tüm alanlara yayılması gerektiğini düşünüyorum. Çalışma kültürünün kültür olmadığı durumlarda her insan kaderiyle baş başa kalıyor. Maalesef bazen kendim de bazı alanlarda uygulama eksikliğimi çalışma kültürümdeki oturmamış parçalara bağlamaktan kendimi geri alamıyorum.

    ReplyDelete
  2. Merhabalar,

    Bu sene İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Bilgisayar Mühendisliğini kazandım.

    Bir mühendis adayı olarak bu yolda sizce nasıl ilerlemeliyim.Mesleğimin hakkını vermek istiyorum.Belki herkes en başta bu hevestedir diyebilirsiniz tabi ama gerçekten hakkını vermek istiyorum ve nasıl bir yol izlemeliyim sizce?
    Üniversite hayatımı nasıl değerlendirmeliyim?
    Şunları yap şunları yapma dediğiniz şeyler varmıdır?
    Okulda 1. sınıfta C ve 2. sınıfta Java öğretiliyormuş.Programlama konusunda bana başlangıç olarak hangi dili öğrenmemi önerirsiniz? Bu arada hazırlık sınıfındayım ama şimdiden başlamak istiyorum ?

    Çok soru sordum belki kusura bakmayın ama cevaplarsanız çok mutlu olurum teşekkürler.

    ReplyDelete